Ek te mi ek de mi ?

Cansu

New member
Giriş: Küçük Bir Dil Meselesi, Büyük Toplumsal Yansımalar

Herkese selam! 😊 Hepimizin okul yıllarında ya da günlük hayatta kafasını karıştıran bir konu vardır: “Ek de mi, ek te mi?” Türkçenin en temel yazım kurallarından biri gibi görünse de aslında bu basit soru, dilin sadece bir iletişim aracı değil; aynı zamanda toplumsal, kültürel ve hatta sınıfsal bir sembol olduğunu bize gösteriyor. Burada mesele yalnızca ekin “de mi” yoksa “te mi” şeklinde yazılması değil, aynı zamanda dilin insanlar üzerinde nasıl bir güç ilişkisi kurduğunu da hatırlatıyor.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Forumlarda, sınıflarda ya da iş ortamlarında erkekler genellikle bu konuya daha teknik ve çözüm odaklı yaklaşır. Mesela bir erkek şöyle diyebilir:

— “Arkadaşlar, mesele basit. Ses uyumuna göre bakacaksın. Eğer kelimenin son harfi sert ünsüz (p, ç, t, k, f, h, s, ş) ise ‘de’ değil ‘te’ yazılır. Örneğin: kitapta, defterde. Geri kalan durumlarda ‘de’ olur. Olayı formüle etmek lazım, karmaşıklaştırmaya gerek yok.”

Bu bakış açısı, çözümün hızlı bulunmasına yarar. Erkekler burada daha çok kuralı uygulamak, hatayı düzeltmek ve işin içinden çıkmak üzerine odaklanıyor. Onlar için mesele, doğru-yanlış ikileminde sonuç almak.

Kadınların Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı

Kadınlar ise aynı konuya daha empatik bir noktadan yaklaşır. Onlar için birinin “ek te mi, ek de mi” hatası yapması, bilgisizlikten ziyade eğitimin, sosyal koşulların ya da fırsat eşitsizliklerinin sonucu olabilir. Bir kadın forum üyesi şöyle diyebilir:

— “Aslında burada bir yanlış yazımdan çok daha fazlası var. Çünkü bazı insanlar yeterli eğitim alamıyor, kimileri ailede dil kullanımına hiç önem verilmeyen bir ortamda büyüyor. O yüzden yapılan bu basit yazım hatası üzerinden kimseyi küçümsememeliyiz. Dil, toplumsal bir pratik; herkes aynı şartlardan geçmiyor.”

Kadınların yaklaşımında, hatanın arkasındaki insan hikâyelerine dikkat çekmek önemli oluyor. Bu, ilişkisel ve empatik bir perspektif.

Dil Hataları ve Sınıf Faktörü

Burada sınıf meselesini de göz ardı edemeyiz. Yazım hataları çoğu zaman bir kişinin sosyo-ekonomik durumuyla ilişkilendiriliyor. Mesela, iyi okullarda eğitim görmüş ve sürekli kitap okuyan biri, bu kuralları daha erken öğreniyor. Ama kırsalda büyüyen, kaynaklara erişimi sınırlı olan biri aynı fırsata sahip olamıyor.

Peki sonuç ne oluyor? Bir forumda ya da sosyal medyada yanlış yazım yapan birine hemen “cahil” damgası yapıştırılıyor. Bu aslında sınıfsal ayrımcılığın bir yansıması. Dil hataları sadece kişisel bir sorun değil, aynı zamanda fırsat eşitsizliğinin de göstergesi.

Irk ve Dil Politikaları

Türkiye’de farklı etnik kökenlerden gelen insanların da bu kuralları öğrenme süreçleri farklı. Anadilinde Türkçe konuşmayan birinin, eklerin uyumunu öğrenmesi daha zor olabiliyor. Bu durum çoğu zaman ayrımcılıkla sonuçlanıyor. İnsanların yazım hataları üzerinden etnik kökenleriyle ilgili olumsuz yargılar üretilebiliyor.

Oysa dil, farklılıkları dışlamak için değil, birleştirmek için kullanılmalı. Burada mesele “ek de mi, ek te mi” sorusunun doğru cevabını bilmek değil, dilin toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretmesine engel olmak.

Erkeklerin Stratejik Yorumları

Erkekler bu noktada meseleyi çözmek için pratik stratejiler önerir. Mesela bir erkek şöyle diyebilir:

— “Bu sorunun çözümü için dil eğitimini daha erken yaşlarda güçlendirmek gerekiyor. İlkokulda oyunlarla, şarkılarla çocuklara eklerin kullanımını öğretelim. Ayrıca dijital platformlarda otomatik düzeltme uygulamaları daha gelişmiş olmalı. İnsanların yazım hatalarıyla uğraşmasını kolaylaştıralım.”

Yani erkekler stratejik planlama yapıyor, sistemsel çözümler öneriyor. Onların gözünde mesele “nasıl çözeriz?” sorusuna bağlanıyor.

Kadınların İlişkisel Değerlendirmeleri

Kadınlar ise daha çok sosyal ilişkiler üzerinden meseleye bakıyor:

— “Birinin hatalı yazım yapmasıyla alay etmek, o kişiyi daha da içine kapanık hale getirir. Bunun yerine topluluk olarak destekleyici bir tavır sergilemeliyiz. Forumlarda ya da sosyal medyada birini düzeltirken kırıcı olmamak çok önemli. Çünkü dil, sadece kurallar değil, aynı zamanda insanlar arası bir köprü.”

Bu bakış açısı, toplulukların birbirine nasıl daha kapsayıcı yaklaşabileceğini gündeme getiriyor.

Tartışmayı Canlandıracak Sorular

Şimdi biraz da size sorular bırakayım:

- Sizce “ek te mi, ek de mi” hatası yapan birini eleştirmek ayrımcılığa girer mi?

- Dil kuralları, toplumsal sınıf farklarını nasıl yansıtıyor?

- Erkeklerin stratejik çözümleri mi yoksa kadınların empatik yaklaşımları mı daha etkili olurdu?

- Eğitim sisteminde bu tür yazım kuralları daha eşit bir şekilde nasıl öğretilebilir?

Sonuç: Bir Ek’in Ötesinde

Sonuç olarak, “ek te mi, ek de mi” basit bir yazım meselesi gibi görünse de aslında çok katmanlı bir konu. Dil, toplumsal cinsiyet rollerinden sınıf farklılıklarına, etnik kimliklerden eğitim fırsatlarına kadar pek çok alanla kesişiyor. Erkeklerin çözüm odaklı stratejik bakışı, kuralları sistematik hale getirmede önemliyken; kadınların empatik ve ilişkiselliği ön plana çıkaran yaklaşımı, dilin insanlar arasında birleştirici bir rol oynamasında kritik.

Belki de mesele “doğru cevabı bilmek” değil; dilin toplumsal bir güç olduğunu fark etmek. Çünkü hepimiz aynı dili konuşuyoruz ama aynı fırsatlarla öğrenmiyoruz.

Siz ne dersiniz? “Ek te mi, ek de mi” hatası aslında bize toplum hakkında ne söylüyor?