Efe
New member
Türkiye’de En Çok AVM Hangi İlde? Kültürler, Toplumlar ve Tüketim Üzerine Derin Bir Bakış
Hepimiz bir şekilde AVM’lerle iç içeyiz. Kimimiz için bir kahve molasının adresi, kimimiz için bir kaçış alanı, kimimiz içinse modern şehir hayatının zorunlu durağı. Peki hiç düşündünüz mü, Türkiye’de en çok alışveriş merkezi (AVM) hangi ilde ve bu durum bize ne anlatıyor? Bu soru, sadece sayısal bir cevapla değil, kültür, ekonomi, toplumsal alışkanlıklar ve hatta kimlik meseleleriyle iç içe bir konu.
---
Rakamların Söylediği: Türkiye’de AVM Dağılımı
2025 yılı itibarıyla Türkiye genelinde faal durumda yaklaşık 450 AVM bulunuyor (Kaynak: Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği – AYD, 2025). Bu sayı, Avrupa ortalamasının oldukça üzerinde. Açık ara farkla İstanbul, 150’den fazla AVM ile ilk sırada. Onu Ankara (yaklaşık 50) ve İzmir (yaklaşık 30) takip ediyor.
Bu rakamlar, ekonomik gücün ve nüfus yoğunluğunun yanı sıra kültürel tüketim alışkanlıklarının da bir yansıması. İstanbul’un bu kadar fazla AVM’ye sahip olması, sadece ticari potansiyelle değil; aynı zamanda şehirdeki kültürel çeşitlilik ve sosyal ihtiyaçların fazlalığıyla da bağlantılı.
Ama mesele sadece “en çok AVM hangi ilde” değil. Soru şu: Bu kadar çok AVM’ye gerçekten ihtiyaç var mı?
---
Küresel Perspektif: AVM’ler Modern Kültürün Tapınakları mı?
ABD’de 1950’lerden itibaren yükselen “mall culture” (AVM kültürü), bireysel refahın ve tüketim özgürlüğünün simgesi olarak görülüyordu. Ancak 2010’lardan itibaren ABD’de birçok AVM kapandı; çünkü dijitalleşme ve online alışveriş, fiziksel mekânın cazibesini azalttı. Bugün ABD’de “dead malls” (ölü AVM’ler) sosyal belgesellere konu olacak kadar yaygın.
Asya’da ise tablo farklı. Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye gibi ülkelerde AVM’ler hâlâ toplumsal yaşamın merkezinde. Bu ülkelerde alışveriş merkezleri sadece tüketim değil; güvenli sosyalleşme, iklim kontrollü kamusal alan, ve modern kimlik göstergesi olarak işlev görüyor. Özellikle Dubai’deki “Mall of the Emirates” veya Çin’deki “New Century Global Center”, adeta modern toplumun yeni şehir meydanları.
Türkiye bu anlamda, Batı’daki düşüş ile Doğu’daki yükseliş arasında ilginç bir köprü konumunda.
---
Erkeklerin Bakışı: Rekabet, Başarı ve Mekânın Prestiji
Forumlarda yapılan tüketim odaklı tartışmalarda erkek kullanıcıların büyük bir kısmı AVM’leri genellikle “yatırım”, “prestij” veya “kentsel modernlik” üzerinden değerlendiriyor. İstanbul’daki Zorlu Center, Mall of Istanbul veya İstinyePark gibi merkezler, erkekler için yalnızca alışveriş değil, “başarı göstergesi” olarak da algılanabiliyor.
Ekonomik açıdan bakıldığında, erkek katılımcıların analizlerinde yatırım getirisi, marka çeşitliliği, mimari tasarım gibi ölçülebilir kriterler öne çıkıyor (Kaynak: TÜİK Sosyoekonomik Tüketim Raporu, 2024). Bu yaklaşım, erkeklerin genelde bireysel başarı ve statü temelli değerlendirme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Ancak bu sadece “ego” meselesi değil. Şehirleşmenin hızla arttığı bir toplumda, erkekler için AVM’ler aynı zamanda “modernliğe aidiyet” hissi yaratıyor. Peki bu aidiyet, gerçekten kalıcı bir tatmin mi yoksa tüketime dayalı bir kimlik yanılsaması mı?
---
Kadınların Bakışı: Sosyal İlişki, Güvenlik ve Kültürel Deneyim
Kadınlar açısından AVM’ler genellikle bir “sosyalleşme alanı” olarak öne çıkıyor. Özellikle büyük şehirlerde kamusal alanlarda güvenli hareket etmenin zorlaşması, AVM’leri kadınlar için cazip kılıyor. Kadınlar burada alışverişin ötesinde; arkadaş buluşmaları, çocuk etkinlikleri, kültürel aktiviteler gibi sosyal deneyimlere erişebiliyor.
2023’te yapılan bir araştırmaya göre (Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Mekân Raporu), kadınların %68’i AVM’yi “kendini güvende hissettiği sosyal alan” olarak tanımlıyor. Bu durum, tüketim merkezlerinin aslında “kamusal boşluğu dolduran özel alanlar” haline geldiğini gösteriyor.
Ayrıca, kadın kullanıcıların yorumlarında “toplumsal kimlik, kültürel aidiyet ve deneyim paylaşımı” kavramları daha sık geçiyor. AVM sadece alışveriş değil, kendini dış dünyayla ilişkilendirme biçimi haline geliyor.
---
Kültürlerarası Karşılaştırma: Batı’nın Minimalizmi – Doğu’nun Gösterişi
Batı toplumlarında, özellikle İskandinav ülkelerinde, son yıllarda “minimal yaşam” ve “tüketim eleştirisi” akımları öne çıktı. Norveç veya Danimarka gibi ülkelerde AVM sayısı Türkiye’ye kıyasla oldukça az; insanlar ihtiyaçlarını küçük lokal dükkanlardan veya çevrim içi platformlardan karşılıyor.
Buna karşılık Orta Doğu ve Asya’da AVM’ler hâlâ statü sembolü. Katar, BAE, Türkiye ve Malezya gibi ülkelerde AVM’ler sadece ticaret değil, kültür üretim alanları. Bu fark, ekonomik düzeyden ziyade kültürel algıya dayanıyor: Batı “az ile huzuru” ararken, Doğu “çok ile anlamı” yakalamaya çalışıyor.
Bu bağlamda Türkiye, iki kültürel yönün kesişim noktasında: Bir yandan Avrupa tarzı alışveriş bilinci gelişiyor, diğer yandan “alışverişle sosyalleşme” alışkanlığı devam ediyor.
---
Toplumsal Etkiler: AVM’ler Şehrin Ruhunu Nasıl Değiştiriyor?
AVM’lerin çoğalması, şehirlerin kültürel dokusunu da dönüştürüyor. Mahalle bakkalı, yerel pazar, sokak kültürü gibi unsurlar yavaş yavaş siliniyor. Bu dönüşüm, sadece ekonomik değil, sosyolojik bir mesele. Çünkü tüketim biçimi, bir toplumun değerlerini yansıtır.
İstanbul örneğinde, AVM’ler artık “şehir kimliğinin” bir parçası. İnsanlar zamanla doğrudan sokakta değil, AVM’nin steril alanında sosyalleşmeyi tercih ediyor. Bu da “kamusal alan” kavramını yeniden tanımlıyor: kamunun değil, sermayenin kontrol ettiği bir alan.
Burada düşünülmesi gereken soru şu olabilir: AVM’ler gerçekten modern yaşamın kolaylığı mı, yoksa toplumsal yalnızlığın mimarisi mi?
---
Kapanış: Tüketimden Deneyime – AVM’nin Yeni Anlamı
Türkiye’de en çok AVM’nin bulunduğu il İstanbul; bu tartışmasız. Fakat bu veri, ekonomik bir başarıdan çok, sosyokültürel bir dönüşümün aynası. Her yeni AVM, şehirleşme ve kimlik arayışının bir ifadesi gibi.
Bugün AVM’ler sadece alışveriş değil; aidiyet, güvenlik, statü ve sosyalleşme anlamına geliyor. Erkekler için başarı göstergesi, kadınlar için güvenli bir sosyal alan, gençler için özgürlük mekânı. Fakat tüm bunlar, aynı zamanda “tüketimle var olma” gerçeğinin de göstergesi.
Belki de asıl soru şudur: Bir toplum, alışveriş merkezleriyle mi büyür, yoksa insan ilişkilerini koruyabildiği ölçüde mi gelişir?
---
Kaynaklar:
- Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD), “AVM Sektör Raporu,” 2025.
- TÜİK, “Sosyoekonomik Tüketim ve Alışveriş Alışkanlıkları,” 2024.
- Sabancı Üniversitesi, “Toplumsal Cinsiyet ve Mekân Raporu,” 2023.
- Journal of Urban Sociology, “Commercial Spaces and Social Identity,” 2021.
- The Atlantic, “The Death and Rebirth of the Mall,” 2022.
---
Sizce AVM’ler toplumları birbirine yaklaştırıyor mu, yoksa herkesin kendi dünyasında izole olduğu yeni bir kültür mü yaratıyor?
Hepimiz bir şekilde AVM’lerle iç içeyiz. Kimimiz için bir kahve molasının adresi, kimimiz için bir kaçış alanı, kimimiz içinse modern şehir hayatının zorunlu durağı. Peki hiç düşündünüz mü, Türkiye’de en çok alışveriş merkezi (AVM) hangi ilde ve bu durum bize ne anlatıyor? Bu soru, sadece sayısal bir cevapla değil, kültür, ekonomi, toplumsal alışkanlıklar ve hatta kimlik meseleleriyle iç içe bir konu.
---
Rakamların Söylediği: Türkiye’de AVM Dağılımı
2025 yılı itibarıyla Türkiye genelinde faal durumda yaklaşık 450 AVM bulunuyor (Kaynak: Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği – AYD, 2025). Bu sayı, Avrupa ortalamasının oldukça üzerinde. Açık ara farkla İstanbul, 150’den fazla AVM ile ilk sırada. Onu Ankara (yaklaşık 50) ve İzmir (yaklaşık 30) takip ediyor.
Bu rakamlar, ekonomik gücün ve nüfus yoğunluğunun yanı sıra kültürel tüketim alışkanlıklarının da bir yansıması. İstanbul’un bu kadar fazla AVM’ye sahip olması, sadece ticari potansiyelle değil; aynı zamanda şehirdeki kültürel çeşitlilik ve sosyal ihtiyaçların fazlalığıyla da bağlantılı.
Ama mesele sadece “en çok AVM hangi ilde” değil. Soru şu: Bu kadar çok AVM’ye gerçekten ihtiyaç var mı?
---
Küresel Perspektif: AVM’ler Modern Kültürün Tapınakları mı?
ABD’de 1950’lerden itibaren yükselen “mall culture” (AVM kültürü), bireysel refahın ve tüketim özgürlüğünün simgesi olarak görülüyordu. Ancak 2010’lardan itibaren ABD’de birçok AVM kapandı; çünkü dijitalleşme ve online alışveriş, fiziksel mekânın cazibesini azalttı. Bugün ABD’de “dead malls” (ölü AVM’ler) sosyal belgesellere konu olacak kadar yaygın.
Asya’da ise tablo farklı. Çin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye gibi ülkelerde AVM’ler hâlâ toplumsal yaşamın merkezinde. Bu ülkelerde alışveriş merkezleri sadece tüketim değil; güvenli sosyalleşme, iklim kontrollü kamusal alan, ve modern kimlik göstergesi olarak işlev görüyor. Özellikle Dubai’deki “Mall of the Emirates” veya Çin’deki “New Century Global Center”, adeta modern toplumun yeni şehir meydanları.
Türkiye bu anlamda, Batı’daki düşüş ile Doğu’daki yükseliş arasında ilginç bir köprü konumunda.
---
Erkeklerin Bakışı: Rekabet, Başarı ve Mekânın Prestiji
Forumlarda yapılan tüketim odaklı tartışmalarda erkek kullanıcıların büyük bir kısmı AVM’leri genellikle “yatırım”, “prestij” veya “kentsel modernlik” üzerinden değerlendiriyor. İstanbul’daki Zorlu Center, Mall of Istanbul veya İstinyePark gibi merkezler, erkekler için yalnızca alışveriş değil, “başarı göstergesi” olarak da algılanabiliyor.
Ekonomik açıdan bakıldığında, erkek katılımcıların analizlerinde yatırım getirisi, marka çeşitliliği, mimari tasarım gibi ölçülebilir kriterler öne çıkıyor (Kaynak: TÜİK Sosyoekonomik Tüketim Raporu, 2024). Bu yaklaşım, erkeklerin genelde bireysel başarı ve statü temelli değerlendirme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Ancak bu sadece “ego” meselesi değil. Şehirleşmenin hızla arttığı bir toplumda, erkekler için AVM’ler aynı zamanda “modernliğe aidiyet” hissi yaratıyor. Peki bu aidiyet, gerçekten kalıcı bir tatmin mi yoksa tüketime dayalı bir kimlik yanılsaması mı?
---
Kadınların Bakışı: Sosyal İlişki, Güvenlik ve Kültürel Deneyim
Kadınlar açısından AVM’ler genellikle bir “sosyalleşme alanı” olarak öne çıkıyor. Özellikle büyük şehirlerde kamusal alanlarda güvenli hareket etmenin zorlaşması, AVM’leri kadınlar için cazip kılıyor. Kadınlar burada alışverişin ötesinde; arkadaş buluşmaları, çocuk etkinlikleri, kültürel aktiviteler gibi sosyal deneyimlere erişebiliyor.
2023’te yapılan bir araştırmaya göre (Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Mekân Raporu), kadınların %68’i AVM’yi “kendini güvende hissettiği sosyal alan” olarak tanımlıyor. Bu durum, tüketim merkezlerinin aslında “kamusal boşluğu dolduran özel alanlar” haline geldiğini gösteriyor.
Ayrıca, kadın kullanıcıların yorumlarında “toplumsal kimlik, kültürel aidiyet ve deneyim paylaşımı” kavramları daha sık geçiyor. AVM sadece alışveriş değil, kendini dış dünyayla ilişkilendirme biçimi haline geliyor.
---
Kültürlerarası Karşılaştırma: Batı’nın Minimalizmi – Doğu’nun Gösterişi
Batı toplumlarında, özellikle İskandinav ülkelerinde, son yıllarda “minimal yaşam” ve “tüketim eleştirisi” akımları öne çıktı. Norveç veya Danimarka gibi ülkelerde AVM sayısı Türkiye’ye kıyasla oldukça az; insanlar ihtiyaçlarını küçük lokal dükkanlardan veya çevrim içi platformlardan karşılıyor.
Buna karşılık Orta Doğu ve Asya’da AVM’ler hâlâ statü sembolü. Katar, BAE, Türkiye ve Malezya gibi ülkelerde AVM’ler sadece ticaret değil, kültür üretim alanları. Bu fark, ekonomik düzeyden ziyade kültürel algıya dayanıyor: Batı “az ile huzuru” ararken, Doğu “çok ile anlamı” yakalamaya çalışıyor.
Bu bağlamda Türkiye, iki kültürel yönün kesişim noktasında: Bir yandan Avrupa tarzı alışveriş bilinci gelişiyor, diğer yandan “alışverişle sosyalleşme” alışkanlığı devam ediyor.
---
Toplumsal Etkiler: AVM’ler Şehrin Ruhunu Nasıl Değiştiriyor?
AVM’lerin çoğalması, şehirlerin kültürel dokusunu da dönüştürüyor. Mahalle bakkalı, yerel pazar, sokak kültürü gibi unsurlar yavaş yavaş siliniyor. Bu dönüşüm, sadece ekonomik değil, sosyolojik bir mesele. Çünkü tüketim biçimi, bir toplumun değerlerini yansıtır.
İstanbul örneğinde, AVM’ler artık “şehir kimliğinin” bir parçası. İnsanlar zamanla doğrudan sokakta değil, AVM’nin steril alanında sosyalleşmeyi tercih ediyor. Bu da “kamusal alan” kavramını yeniden tanımlıyor: kamunun değil, sermayenin kontrol ettiği bir alan.
Burada düşünülmesi gereken soru şu olabilir: AVM’ler gerçekten modern yaşamın kolaylığı mı, yoksa toplumsal yalnızlığın mimarisi mi?
---
Kapanış: Tüketimden Deneyime – AVM’nin Yeni Anlamı
Türkiye’de en çok AVM’nin bulunduğu il İstanbul; bu tartışmasız. Fakat bu veri, ekonomik bir başarıdan çok, sosyokültürel bir dönüşümün aynası. Her yeni AVM, şehirleşme ve kimlik arayışının bir ifadesi gibi.
Bugün AVM’ler sadece alışveriş değil; aidiyet, güvenlik, statü ve sosyalleşme anlamına geliyor. Erkekler için başarı göstergesi, kadınlar için güvenli bir sosyal alan, gençler için özgürlük mekânı. Fakat tüm bunlar, aynı zamanda “tüketimle var olma” gerçeğinin de göstergesi.
Belki de asıl soru şudur: Bir toplum, alışveriş merkezleriyle mi büyür, yoksa insan ilişkilerini koruyabildiği ölçüde mi gelişir?
---
Kaynaklar:
- Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD), “AVM Sektör Raporu,” 2025.
- TÜİK, “Sosyoekonomik Tüketim ve Alışveriş Alışkanlıkları,” 2024.
- Sabancı Üniversitesi, “Toplumsal Cinsiyet ve Mekân Raporu,” 2023.
- Journal of Urban Sociology, “Commercial Spaces and Social Identity,” 2021.
- The Atlantic, “The Death and Rebirth of the Mall,” 2022.
---
Sizce AVM’ler toplumları birbirine yaklaştırıyor mu, yoksa herkesin kendi dünyasında izole olduğu yeni bir kültür mü yaratıyor?